2004 yılı bir firmanın büyük bir organizasyonunu Mardin’de yapıyorduk. Çok özel ve kalabalık bir basın grubu vardı programda. Program çok yoğundu. Sabah kahvaltısında yanıma geldi ve ‘’Beni Deyrul Zaferan Manastırı’na götürür müsünüz?’’ dedi. Tabi ki dedim. Birlikte Manastıra gittik. Rahip Gabriel eşliğinde manastırı gezdikten sonra Manastır bahçesinde zeytin ağacının altında mütevazi bir şekilde taşın üzerinde oturup sohbet etmeye başladık. Bana sorular soruyordu. Ben de heyecanla anlatıyordum. İkimizin de son derece keyif aldığımız sohbet sırasında elimizdeki mahlepli çörekleri manastırın harika çayı ile iştahla yiyorduk. O çöreklerin ve çayın tadını hala unutamadığını söyler her görüşmemizde. Mardin’e seyahatinin ardından iki gün geçmişti ki, Hürriyet’teki köşesine attığı manşeti aklımı başımdan aldı. Gözlerim dolarak yaşadığım gururu heyecanımı bugün bile yüreğim kabararak hissederim. “Mardin’e Kadın Eli Değince”. Hiç elini çekmedi üzerimden! Mardin Valisi Hasan Duruer’in görevden alınmasına isyan ettiğimizde de, Davos’ta yaptıklarını anlatmalısın diyerek heyecanla beni aradığında da, dünyanın en özel Gastronomi Ödülü’ne aday gösterildiğimde de, işler ters gidip umutsuzluğa kapılıp çözüm yolu aradığımda da, Hayatım Yenibahar Kadınları’nın hayatında da, hep yanımda oldu; Sevgili Gila Benmayor! Kız kardeşim gibisin. Seni çok seviyorum. Yaptığım her işte yanımda olduğun gibi, bugün başladığım en heyecanlı işte de yine yanımdasın! Bu ülkede başarısını yukarıya taşıdığın tüm kadınlar adına sana minnettarım. Çok uzun yıllar ağız tadı ile birlikte başarılarımızı alkışlamak ve yukarıya taşımak dileği ile... Yazısına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Kaybolmakta olan yerel tohumlara hayat veriyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder