31 Mart 2021 Çarşamba


Sorgül Buğdayımız Mezopotamya'dan Konya Ovasına umut olacak!


Konya Altınova Tigem arazisinde toprakla buluşan Sorgül Buğdayı Mardin'deki gibi kuraklık stresini aşarsa Orta Anadolu'da etkisini göstermeye başlayan kuraklığa karşı susuz yetiştirilerek Buğday çiftçisinin umudu olabilecek.

Bu projenin büyümesine ve Konya Ovasına ekilmesine destek veren, Tarım Orman Bakanlığımıza, Bakan Yardımcımız Sayın Ayşin Işıkgece'ye İzmir Milletvekilimiz Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı'ya çok tesekkür ederiz.


 GIDA ILE ILISKIMIZI GÖZDEN GEÇİRMELİYİZ.

🌿Haber programlarının gündemini yükselen gıda fiyatları oluşturuyor. Çarşı pazar röportajlarında ev kadınından ilgili sektör kurum yetkilisine kadar herkes fiyatların yükselmesinden ve gıdaya erişimin zorluklarından bahsediyor.

🌿İnsanların bir kısmı çiftçiyi, bir kısmı komisyoncuları bir kısmı da devleti suçluyor. İnsan doğası gereği kendisini ilgilendiren bir konuda işler ters gitmeye başlayınca hemen bir suçlu arama yoluna gidiyor.

🌿Birey olarak kimse kendini sorumlu tutmuyor. Yanlış tarım uygulamalarının toprağa verdiği zarar sebebi ile toprağın verimsizleştiğinden, yıllardır bencil tüketimlerimizin yarattığı tahribatın iklim üzerindeki etkilerinden, iklim değişikliğinin gıda üzerindeki olumsuz etkilerinden kimse bahsetmiyor.

🌿Hepimiz suçluyuz!
Şehirleşme ile birlikte modern dünyanın alışkanlıklarımızı değiştirdiğini, en birincil ihtiyacımız gıda ile aramızdaki bağı kopardığını kabul etmemiz gerekiyor.

🌿Beslenme büyük sermayelerin yön verdiği bir endüstri. Tüketim alışkanlıklarımızın modası da sermayenin gidişatına göre her yıl giyimde değişen pantolon etek modelleri, renkleri gibi değişiyor. Gıda da yaratılan beslenme modasına göre de alışkanlıklarımızı bir kenara bırakıp geçmişle bağımızı koparabiliyoruz.

🌿Ürünlerin hangi mevsimde, nasıl üretildiği, kimin ürettiği, faydasını, zararını, sağlıklı olup olmadığını sorgulamadan sırf moda olduğu için tüketiyoruz. Gıda da sorguladığımız tek bir şey var o da; fiyatı. Popüler kültürün dayattığı alışkanlıklar sistemi zorluyor.

🌿Biz ne istersek çiftçi onu ekiyor. Üretim dengesi bozuluyor. Kimse protein değeri kinoadan daha yüksek olan maş fasulyesini tüketmediğinden üretim alanları git gide daraldığının farkında değil. Oysa bir çok çiftçimiz şimdi kinoa ekmenin derdinde.

🌿Gıdamızın kökeninde yaşamımızın özü saklı. Hızlı tüketimle biz de tükenmeden özümüze dönmemiz gerekiyor.


 🍀Verim ne olacak? Kaça satılır? Susuz yetişen buğday reklamdan başka bir şey değil!  Martta buğday mi ekilir? Tohum olmaz saman olur gibi mesajlar alıyorum ve üzülüyorum.


🍀Ticari bir ürünü piyasaya sürüyormuşuz gibi algılanmış. Oysa amacımız bu ülkede su ve gıdanın sürdürülebilirliği için çalışmaktan başka bir şey değil!

🍀Ülke olarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak gibi bir özelliğimiz var.

🍀Kuraklık Orta Anadolu'da etkisini çok hızlı göstermeye başladı. Göllerin havzalarının küçülmesi, yeraltı sularının bitmesi ile 
açılan obruklar tarımın geleceğini tehdit eder durumda.

Amacımız rekolte değil!
Amacımız tarımın devam edebilmesi!
Buğdayın iklime uyum sağlaması!
Toprağın iyileştirilmesi!
Su kaynaklarının korunması!

🍀Sorgul iyi bakımla dönümde 300 kg buğday veriyor.. Sulama az yapılıyor yada bazı yerlerde hiç yapılmıyor olmasına rağmen!

🍀Daha önce defalarca söylediğim gibi Sorgul Konya'da  kuraklık stresini aşarsa iklime uyum sağlayabilirse ilk olarak 900 obruğun açıldığı tarım arazilerinde ekilerek  sürdürülebilirlik sağlayacak. Tarım bu arazilerde tekrar başlayabilecek.

🍀Biz gördük ki Sorgul'un toprak kalitesine göre mineral ve besin değerleri de değişiyor. Kızıltepe'de, Dara'da, Derik'te ve Diyarbakır'daki ekilen aynı buğday farklı özelliklere sahip oluyor. Konya'daki verim ve kalite değerleri  hasattan sonra değerlendirilecek.

🍀Mardin'de yetişen Sorgul Buğdayının protein değeri %15.4 bu onun  ne kadar kaliteli bir buğday olduğunu gösteriyor.

🍀Mart ekilmesine açıklık getirmek istiyorum. Öncelikle bu işin başında isini iyi bilen Ziraat Mühendisleri ve Devletin Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü var.
🍀Konya Mardin'e göre karasal iklimi daha zor geçiren bir şehir ve don çok düşük sıcaklıkta seyrediyor.

🍀Buğdayın çok düşük sıcaklığa  vereceği tepkiyi ölçmek için  çok kıymetli ve az miktardaki tohumu riske edemedik. Dolayısıyla tohumu yazlık olarak ektik. Bunun olumlu bir çok yani var. İlerleyen günlerde bunu anlatacağım. Martta ektiğimiz tohumu Temmuz sonu Ağustos başı gibi hasat etmeyi planlıyoruz. Eğer sonuç olursa kışlık ekimde bu tohumdan denenecek.


 
Bütün bu işler ile nasıl uğraşıyorsun diye soruyorlar?

Aslında tek başıma değilim. Arkamda cok büyük bir ekip ve daha da önemlisi muhteşem bir kadın var, Karolin Ergin❤

Her muhteşem fikrin, planlamasında hayata geçirilmesinde heyecanlar içinde iken birlikte paylaştığımız her fikrin aklı selim dinginlik ve tarafında da Karolin oluyor.

2018 yılında her ikimizin ortak dostu Celal Korkut @bigcheff_1 bizi bir araya getirmisti. Biz o gün bugündür hep birlikteyiz. Hayatta iyi ki dediklerimin arasındadır, Celal Korkut ve Karolin Ergin.

Dün ilk kez bir araya geldik ve Celal Bey'in Demirören Haber Ajansındaki yeni görevini kutladık. Bizi bir araya getirdiği için kendisine teşekkür ettik.

Sağlık ve huzurunuz eksik olmasın, yeni görevinizde harikalar yaratacağınızdan eminiz. Güzel enerjiniz hep bizimle olsun @bigcheff_1


 

Günaydın😊
🌿Herkes için harika bir gün olsun.

Benim içim içime sığmıyor. Konya Ovasında Tigem Altınova Ova tesislerinde Sorgul Buğdayımız toprakla buluştu.
Bugün de Konya Kuraklık Araştırma Merkezimde ekimi yapılacak.

🌿Sorgül yüksek protein, düşük glüten yapısı ile çok kıymetli bir buğday. En önemli özelliği kurak iklime dayanıklı ve sulama yapılmıyor ya da çok az yapılıyor.

🌿Orta Anadolu hızla kuraklığa doğru gidiyor. Geçtiğimiz yıl Konya'da açılan Obruk sayısının 360 olduğunu öğrenmiştik. Ancak kuraklık o kadar hız kazandı ki yağışların azalması ve yeraltı sularının beslenememesinden dolayı obruk sayısının 900 e ulaştığı söyleniyor.

🌿Tarım Orman Bakanlığımızın desteği ile ve çok kıymetli Bakan Yardımcımız Sayın Ayşin Işıkgece'nin organizasyonu ile Sorgül Buğdayı dün Konya'da toprakla buluştu.

🌿Mardin'de olduğu gibi Konya'da da kuraklık stresini aşarsa gelecek yıl obrukların açıldığı tarım arazilerinde sulama yapılmadan yada daha az yapılarak buğday tarımına tekrar başlanabilecek.

🌿Bu konuda projelerimize destek veren Tarım Orman Bakanlığımıza ve Sayın Bakan Yardımcımız Ayşin İsikgece'ye @aysinisikgece' ve teşekkür ederiz.

🌿Ayrıca başından beri bana inanan ve destek veren, Mardin'den Konya'ya uzanan elini ve hakkını unutamayacağım Rasim Tugmaner Abi'me ve Konya hayalime ortak olan @e.ebruboz teşekkürlerimi sunuyorum.

25 Mart 2021 Perşembe


 Tarım Anadolu'da  Mezopotamya'da başlıyor ve buradan tüm dünyaya yayılıyor. Avrupa'ya bile tohum bizden 4000 yıl sonra gidiyor.


🌱Biz tarımı çok iyi bilen bir ülkeyiz.  Makinelerle ve ithal tohumlarla birlikte alışkanlıklarınızı yitirdik.  Yüksek verimine aldandığımız  konvensiyonel tarımı, babadan oğula öğrendiğimiz tarım yöntemlerine tercih ettik.

🌱Çiftçiler, konvensiyonel tarımda toprağı öldürerek aldıkları kısa vadeli yüksek verimin kendilerini yasatacağını  düşünüyor.

🌱Dünyayı doyurmak gerekiyor diye çıkılan yolda hayatımıza giren ticari tohumlar bizi artık doyurmuyor. 7.5 milyar nüfusa sahip dünyamızda her  gün 12.5 milyar insan için üretim yapılıyor. Konumuz iyi gıdanın az üretilmesi, sağlıksız gıdanın fazla üretimi, israfı , adil olmayışı ve sürdürülebilirliğinin risk altında olduğu.

🌱Ticari tohumlar daha çok enerji, gübre ve tarım ilacı demek. Bu amaca hizmet eden bir teknoloji ile üretiliyorlar. Kullanılan gübre ve tarım ilaçları toprağın içindeki yaşamı öldürüyor. 1 dönümlük arazinin 15 cm lik toprak kalınlığı  içinde 20 ton canlı yaşıyor. Bu  canlıların ölmesi demek toprağın da ölmesi demek.

🌱Anadolu'nun kadim tarım kültürünün neredeyse doğuştan taşıyıcısı olan ve hala üretime devam eden küçük çiftçiler tarımda  sürdürülebilirliğin teminatı durumundalar.

🌱Hala ata tohumu ve doğal gübre kullanıyorlar. Beden gücü ile çalışıyorlar. Toprağa, suya, doğaya, insana  saygılı üretim yöntemleri kullanarak tarımın gıdanın geleceği için önemli bir iş yapıyorlar.

🌱Pandemi ile beraber yerelleşmenin ne kadar önemli olduğunu yaşadık. Küresel Gıda zincirlerince tedarik edilen sağlıksız gıdanın bizi doyuramayacağını anladık. Daha önemlisi bu gıdayı tedarik eden lojistik sistemlerinin de ne kadar kırılgan deneyimledik.

🌱Sadece Türkiye'de değil global ölçekte de küçük çiftçilerin  ve yerel üretiminin ne kadar kıymetli olduğunu konuşuyoruz. Yerel üretim ve yerel kalkınma bizim geleceğimiz. Büyük ekonomiyi oluşturan en kıymetli parçalar.

🌱Bizim önce gıdanın  sürdürülebilirliği için yerel üretime dönmemiz ve bu üretimin  pazara ulaşmasına olanak sağlayarak güçlenmesine destek vermemiz gerekiyor.

24 Mart 2021 Çarşamba


Her bölgeye özgü lezzet hafızasını gelecek kuşağa aktarmak, yalnız o bölge mutfağına has reçeteleri öğretmekle değil, toprağında yetişen ürünün gerçek tadının ayırt edilebilir, hatırlanır olmasını sağlamakla mümkündür.


Transfering cuisine culture that belongs to a certain region is possible with not only teaching recipes of that certain region but also introducing the products which grow in that land.

Ebru Baybara Demir
 

23 Mart 2021 Salı

Kaç çalışanın var diyorlar bilmiyorum diyorum. Sanırım hiç yok.
Bir mutfağım var ve her aksam aynı benim gibi yemeğini yapan, sunan dans eden, başka insanları tanımaktan mutlu olan, yüzleri hep gülen yol arkadaşlarım var benim.


💕Tüm gün hiç bir konuda didişmeden duramasak da günün sonunda anlıyoruz ki birbirimiz olmadan da yapamıyoruz.
Paylaştığımız işimizi aşkla heyecanla ve mutlulukla yapıyoruz. Yemek yapıp sunmaktan öte bizim işimiz ve dostluğumuz.


💕Her akşam yemek servisinden önce mutfakta hep bir selfimiz var. Her akşam yaptığımız yemeği sunarken birlikte dans ediyoruz.
Misafirlerimizle halay çekmeden olmaz. Birlikte yemek yiyip, çay içmesek, sohbet edip didişmesek o günü yaşanmış saymayız.


💕Abla gel artık özledik seni diyen kardeşlerim var en kıymetlisi :)

💕Hiç biri daha önce bir restoranda ne yemek yapmıştı, ne de servis.
Çoğunun ilk profesyonel işi idi Cercis Murat Konağındaki hayatı. Okula gelir gibi gelip öğrendiler her şeyi. Şimdi ise fazla söze gerek yok.
20 yıl bitti. Dile kolay!

💕Diyeceğim o ki, benim isim tabak yapıp sunmaktan öte. Bunun duygunun ve gururun tarifi yok. Bir şef olarak yemeğin lezzetinin yani sıra tabağımın ne kadar insanın hayatını etkilediği benim için önemli.

💕Mutfağının ve restoranımın duvarları yok! Sınır koyamadım hiçbir zaman. Sadece sayısını bilmediğim kadar, topraktan tabağa denk uzanan serüvende benimle olan bir çok yol arkadaşım var benim.



Eskiden olduğu gibi mutlu günlerde buluşmak dileği ile..
 


 KIYMETİNİ BİLMEDİĞİMİZ ŞEYLERİN ELİMİZDEN GİTMESİ KAÇINILMAZDIR!


Toprak, su ve hava bizi yaşatan değerlerimiz.
Bugün Dünya Su günü!
Suyu konuşuyoruz!

🌱Nehir, göller ve yeraltı su kaynakları ile çevrilmiş  bir coğrafyada yaşıyoruz. Sayısız göl ve akarsuya sahipken kuraklığı konuşur hale geldik. Anadolu’nun ortası hızla çölleşiyor.

🌱Tarım havzalarında yeraltı sularının da bittiğini sondajla çıkarılan suyun seviyesinin gün geçtikçe derinleşmesinden anlıyoruz.

🌱Konya Ovasında bu sebepten tarım havzasındaki yeraltındaki biten suyun yerini dolduran toprak sebebi ile  çökmelerin  başladığı söyleniyor.
Geçtiğimiz yıl Konya Ovasında açılan 360 obruktan bahsederken bugün sayının 900 'e ulaştığını öğreniyoruz.

🌱Güneydoğu Anadolu Bölgesinde durum farklı değil! Yakın zamana kadar 200 m derinlikten sondajda çıkardığımız suyu artık 650 m de bulamıyoruz!

🌱Değişen iklim sebebi ile yağışların düzensizleşmesi, azalması, tarımda kullanılan kimyasal gübrenin toprağın nemini alarak toprağın yüzeyini sıkıştırması sebebi ile  yağışın yeraltı su kaynaklarını besleyememesi, su kaynaklarının kirlenmesi gibi su ile ilgili sorunlarımız var bizim.

🌱 Ve maalesef bu sorunlar her geçen gün yamaçtan yuvarlanan kar topu misali hızla büyüyerek yaklaşıyor ve geleceğimizi tehdit ediyor.

🌱Buna karşı hala önlem alınmadığını ve bu konuda iyi politikalar üretilmediğini düşünürsek yaklaşan  susuzluk  gerçeği ile bir an önce  yüzleşmemiz gerekiyor.

20 Mart 2021 Cumartesi


 Dün Mardin'den geldi bu fotoğraf Sorgüllerimiz boy vermeye başlamış.


🌿Konya'da harika bir kadın ile tanıştım. ve şimdi birlikte kocaman bir hayal kurduk.

Biz birbirimizi hiç görmedik. Bir gün ondan gelen bir instagram mesajı ile tanıdım kendisini.
Herkese anlatmış Mardin'deki Sorgül Projesini! Konya Gıda Tarım Üniversitesinde yüksek lisans yapıyormuş. Hocalarına örnek göstermiş.

🌿Konya'da kuraklık mücadelesinde Sorgül'ü denemek istiyorum. Tutarsa sizin gibi burada yaygınlaştırmak istiyorum demişti. Konuşurken ki heyecanını size tarif etmem mümkün değil!

🌿Biz karar verdik ve simdi birlikte yola çıktık. Ebru ile bu projeyi hayata koymaya çalışırken karşılıklı çok heyecanlandık, duygulandık bazen telefonda sevinç çığlıkları attık ama en çok gözümüzden yaşların geldiğini hissettik.

🌿Her ikimizde simdi bu dünyaya iz bırakabilmenin heyecanını yaşıyoruz.

🌿Bu heyecanımıza Tarım Orman Bakan Yardımcımız Sevgili @aysinisikgece de katıldı ve çok büyük destek verdi. Minnettarız🙏

🌿Mardin'den Rasim Tuğmaner Abimizin hazırladığı 1 ton Sorgül Buğdayı dün Konya'ya yola çıktı.

🌿22 Mart Pazartesi Konya'da buluşuyoruz. 23 Mart günü Konya'da Tigem Altınova arazisinde Sorgül buğdayımız toprakla buluşacak.
Umarız aynı Mardin'deki gibi kuraklık stresini aşarak Mardin'den Konya Ovasına ve buğday çiftçilerine hayat verecek.

🌿Görmek, sevmek, adanmak ve her şeye rağmen mücadele etmek,
İşte bütün mesele bu!

18 Mart 2021 Perşembe

Sivas'tan dün gece döndüm. Herkes mesaj atmış. Hızlı trenle bağlantınızı kuramadık diye?
Sivas Sanayi ve Ticaret Odasındaki arkadaşlarımız; hızlı tren deyince onun hızına yetişmeye çalışan bir kadın geldi aklımıza, O da sizsiniz dediler. O yüzden çağırdık😊


Şaka bir yana aslında Sivas'ta Hızlı Trenin şehre sağlayacağı avantajlar ile birlikte yerel kalkınmanın önemine dikkat çekmek adına vizyonlarından ötürü Sivas Sanayi ve Ticaret Odasını kutluyorum.


Sivas'ta ki ilk durağımız heyecanla görmeyi arzu ettiğim, 4 Eylül 1919 yılında Atatürk ve arkadaşlarının bugünkü cumhuriyetimizin temellerinin atılmak gayreti ile önemli kararların alındığı Sivas Erkek Lisesi olarak bilinen kongre binasıydı.


Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına üç buçuk ay süre ile resmi karargâh olarak tahsis edilen bina; Sivas Kongresi, Anadolu'daki Milli Mücadele hareketinin teşkilatlandırılarak millet iradesinin her türlü baskının, kişi ve zümre idaresinin üstünde olduğunun bütün dünyada ispatlanması ve Cumhuriyet yönetiminin temellerinin burada atılmış olması ile tarihi bir hüviyet kazanmıştır.


Bu lise, padişah Abdülhamit'in emri ile 1892 tarihinde Sivas Valisi Mazlum Paşazade Mehmet Memduh Bey tarafından yaptırılmış.

Bu lisenin en hüzünlü  hikayesi de; son sınıf öğrencilerinin duvardaki kara tahtaya "Biz Şehit olmaya gidiyoruz" diye yazıp  1915 yılında Çanakkale savaşına cepheye gitmesi ve aynı tahtaya yazdıkları gibi  hepsinin şehit olması!


Sivas Erkek Lisesi bu sebepten 1915 yılında hiç mezun verememiş.
Yaşları 15- 17 arasındaki o şehitlerden geriye isimleri dahi kalmamış. Çünkü liseli şehitler okullarına geri dönemedikleri için diploma defterine isimleri de yazılamamış. 

Sevmek, görmek, inanmak, adanmak ve her şeye rağmen mücadele etmek!



 Mücadele ile kazanılmış bir ülkenin çocukları olarak tek ihtiyacımız her alanda, ülkemiz, kendimiz ve geleceğimiz için, hayatımızda bu denklemi kurmak ve çocuklarımıza bu denklemi kurmalarına olanak sağlayacak bir gelecek bırakmak.


Tüm ülkemizin 18 Mart Çanakkale Zaferini kutluyor, Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum.


 ONU KARBON SALINIMI DEĞİL ASLINDA!


Hayvansal proteinin, ucuz ve erişilebilir olması,
toplumların dengeli ve yeterli beslenmeleri açısından
önemlidir.

🐐Türkiye’nin coğrafi yapısı,
geniş meraları göz önüne alındığında, ucuz maliyetli
ve kaliteli hayvancılık için önemli potansiyele sahip olduğu görülmektedir.

🐐Koyun ve keçi
yetiştiriciliği, ülkede yapılabilecek en ucuz maliyetli
hayvancılıktır. Koyun, meradan en iyi şekilde
yararlanabilen, merayı en iyi şekilde değerlendiren,
yılın her döneminde merayı kullanabilen bir
hayvandır. Bunun yanında, ülkedeki meraların büyük
çoğunluğu düşük verimli olup, küçükbaş hayvancılık
açısından daha uygundur.

🐐Türkiye küçükbaş hayvan sayısı bakımından
önemli bir potansiyele sahipken bu potansiyelini her
geçen gün kaybetmektedir.

▶️Son yıllarda önem kazanan büyükbaş hayvancılık, ülkemiz için elverişli olmayan pahalı bir hayvancılık modelidir.
Çünkü bizim ülkemizde yüksek boylu ot azdır.
Büyükbaş hayvanın  bir otu yiyebilmesi için diliyle kavrayabileceği kadar yüksek olması lazım.
Bu nedenle  büyük çiftlik sahipleri, büyükbaş hayvanlarını  dışarıda besleyemeyince içeri kapatmaya başladı.

▶️Yurtdışından alınan  kültür ırkı büyükbaş hayvanlar  bizdeki yerel ırklara göre yirmi kat daha fazla yem tüketiyor. Bu da bizi yem ve saman ithalatçısı bir ülke haline getirdi.

▶️Türkiye’de şu an hayvanların yemi, ilacı ve hayvanın kendisi dışarıdan geliyor!

▶️Hayvancılıkta maliyetin yüzde 70’i yem, yüzde 10’u veterinerliktir.
Bu hayvanlar  sürekli ahırda tutuldukları için dayanıksız hale geliyorlar. Haliyle daha çabuk hastalanıyorlar ve daha çok ilaca, veterinere ihtiyaç duyuyorlar. Yem, veterinerlik, ilaç giderlerini, bunların fiyatlarının da dövize göre değiştiğini düşünürsek büyükbaş hayvan çiftçilerinin neden zor durumda olduğu daha iyi anlaşılır.

▶️Çiftçinin ürün fiyatını herhangi bir kamu kuruluşu değil de tüccarlar belirlediği için, tüccarların baskılamasıyla fiyatlar düşük belirleniyor ve  maliyetler  yüksekken  çiftçi para kazanamadığı için zarar ediyor.
‼️Geleneksele dönmemiz lazım! Yüzümüzü toprağa çevirmemiz lazım!
Eskiden olduğu gibi meralarda küçükbaş hayvancılığı yaygın hale getirmemiz lazım!


 Geleneksel tarım mi Endüstriyel tarım mi daha verimli?


🌱Genel kanı endüstriyel tarımla daha fazla ürün elde edildiği yönünde aslında. Çiftçi endüstriyel tarımda, süreçten çok sonuçla ilgileniyor. Kısa vadede dönüm başına aldığı ürünün yüksek rekoltesi onu ikna ediyor.

🌱Aslında durum öyle değil işte!
Bir kere endüstriyel tarımda tek tip ticari tohumlar kullanılıyor.
Bu tohum, ancak çok su (yani enerji) ve gübre verildiği zaman verimli olabilme özelliğinde ve bu amaca hizmet eden bir teknoloji ile üretiliyor.

🌱Gübreyi toprağa attığınızdaysa sadece ana ürününüzü değil, topraktaki tüm bitkilerin tohumlarını beslemiş oluyorsunuz.

🌱Dolayısıyla bu sefer de bitkiye zarar veren yabancı otlar gelişiyor ve bu otları yok etmek için ilaç kullanmanız gerekiyor.

🌱Böcekler o yabancı otların altına yumurtalarını bırakıyor. Bu kez de bunları öldürmek için ilaç kullanıyorsunuz.

🌱Kullanılan gübre de granül bir kimyasal olduğu için toprağın içindeki canlıları da öldürüyor.
Bir hektar arazinin 15 santimlik kalınlığında yaklaşık 20 ton canlı yaşıyor. Bu canlıların birçoğu da bu şekilde zehirlenip ölüyor.

🌱Sonuç olarak endüstriyel üretimde dışarıdan ne kadar gübre verirsen, ona musallat olan böceği ne kadar öldürürsen o kadar verim elde ediyorsun.

🌱Dolayısıyla toprağa değil tamamen ürüne odaklı üretim şekli ile toprak gün geçtikçe nemini yitiriyor ve toza dönüyor. Verim düşüyor ve kendi kendine üretemez hale geliyor.

🌱Çiftçi kısa vadede aldığı rekoltenin verimine aldansa da uzun vadede bu sağlıksız, pahalı ve geri dönüşü olmayan yok edici sistemin acısını emeğini ve toprağını kaybedince anlıyor. Üstelik girdiği borcun altından kalkamıyor.

🌱Ne yapmamız lazım? Yüzümüzü toprağa çevirmemiz geleneksele dönmemiz lazım. Gıdanın sürdürülebilirliğinin yani ülkede tarım devamlılığının son dönemecinde olduğumuzu unutmamız lazım.