7 Mart 2021 Pazar


Bugün Dargeçit’te Çepe Ailesinin misafiriydik. Harika bir misafirperverlikle karşılandık. Eski bir köy evinin misafir odasının ortasında yanan odun sobasını etrafında başlayan sohbet ve arkası kesilmeyen ikramlar muhteşemdi.
Anne, baba, çocuklar, gelinler ve torunlar 12 kişi birlikte yaşıyorlar. Çiftçilikle uğraşıyorlar. Hayvanları var. Dışarıdan hiç bir şey almıyoruz diyorlar. Köyde sağlık ocağı yok, zaten ihtiyacımız da yok diyorlar. Köy nüfusu, 120 kişi ve hiç bir ciddi hastalık öyküsü yok. Konuştukça bunun nedenini daha iyi anladık. Öncelikle kullandıkları tohumlar yılların genetik hazinesi olan yerel tohumlar. Tohumlar yerel olunca hiçbir zirai ilacı da kullanmıyorlar. Hayvanların gübrelerini tarım arazilerinde kullanıyorlar.
Köyde anlatılanlar dün size yazdıklarımın sağlaması gibiydi. Toprak kıymettir diyorlar. Her sene aynı şeyi ekmiyoruz. Her yıl ürünü değiştiriyoruz. Bir yıl buğday ekiyorsak diğer yıl mutlaka bostan yapıyoruz. Ürün çeşitlendikçe verim de artıyor. Peki ne kadar üretiyorsunuz? “Arazimizin ürettiği, bize de yettiği kadar diyorlar”. Aile yaptığı üretimin büyük kısmını ya Midyat’ta ya da Dargeçit’teki esnafa satıyor. Hem yedikleri hem de kazandıkları onlara yetiyor yani.
Mevzu; yetmeyi, yettirmeyi bilmek!
Dünyada 6.7 milyar insan yaşıyor. Hibrit tohumları, kimyasal gübreler, zirai ilaçlar, fosil yakıtlı makineler; daha çok üretim amaçlı yapılan konvansiyonel tarımın birer sonucu .Bize ve doğaya zarar veren üretim şeklinin tek amacı insanı doyurmak. Bu üretim şeklinin bahanesi de hızlı nüfus artışı sebebi ile gelecekte bir gün gıdanın yetersiz kalabileceği endişesi. Büyük bir yalanın ortasındayız yıllardır. İnanmamız istenilen hikâyede, büyük bir ekonomi dönüyor. Gıdanın sonunu getirecek olan artan nüfus değil, kurulan bu sistemin ta kendisi. Her gün 6.7 milyar insanın yaşadığı dünyada 12 milyar insana yetecek kadar üretim yapıldığını unutmamak gerekiyor.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder