29 Aralık 2017 Cuma

Yerel Ürünler Neden Pahalı?


Dün yerel tohum çeşitlerini aramak için yine sahadaydık. Mardin’den yola çıkıp
Midyat’a, oradan Dargeçit’e gittik. En son 2000 yılında, yani Mardin’e geldiğim ilk
yıllarda gitmiştim Dargeçit’e. Dağlık bir arazi ve Mardin’den ziyade Siirt ve Batman’a
daha yakın bir ilçe. Arazinin dağlık olması ve terör olaylarının daha sık yaşanması
sebebi ile hala sıkı güvenlik tedbirleri ile korunuyor. Bu nedenden dolayı herkesin
gitmeye çekindiği bir yer aslında. Bu yüzden Mardin’den çıkarken, Dargeçit’e
gidiyorum diyemedim. Başta Fatih olmak üzere, herkesin ne işiniz var orada
diyeceğinden emindim. 

Dargeçit Kürt nüfusun yoğunlukta yaşadığı ilçelerden biri. Oraya gittiğimizde bize
tarif edilen Kerben (Su Çatı) Köyünü aramaya başladık. Yolu sorduğumuz birisi ben
sizi götüreyim deyip arabaya bindi. Uzun ince virajlı ve riskli bir dağ yolundan
Kerben’e ulaştık. Muhtar Halil Bey’i bulduk. Issız bucaksız dağların arasında 66 hane
535 nüfuslu bir köy Kerben (Su Çatı). Daha önce ektiğimiz tohumlar Sorgül ve Sorik
bu köyden gelmişti. Biz, ürünün geldiği  toprağı ve ürünü yerinde görmek istedik. Bu
bilgileri belgelememiz gerektiğini ve gelecek kuşaklara bırakmamız gerektiğini
düşünüyoruz. Çünkü daha önce geleneksel tohum ile ilgili yapılmış hiçbir belge yok
maalesef. 

Muhtarın evinde bizim için yemek hazırlandı. Köy evinde harika bir yemek yedik. Buğday çalıştığımız için köyde yapılan ekmeklerin tadına bakmak ve yapıldığı buğdayın cinsini çözmek gibi bir amacımız var. Ziraat Mühendislerimiz Mizgin ve Rengin bütün köyü kadınlarla ev ev dolaşıp sakladıkları yerel tohumlardan numuneler ile birlikte ekmek numuneleri de aldılar. Bu sırada Sorgül ve Sorgülden başka üçüncü bir cins buğday tohumuna da ulaştık; Beyaziye. Kurak topraklarda gübresiz yetişebilen üstün kalitede sert bir buğday türü... Demonstrasyon alanında ekip çoğaltmak için bu çeşidi de tohum hazinemize ekledik...



Şimdi gelelim yerel ürün neden yok ve varsa da neden pahalı?Köyün içerisinde  
koskoca arazide dağlara karşı duran bir bıttım ağacı var. Ağacın gövdesinin çevresi
7 metre. Ağacın altında muhtar Halil Bey ile oturduk, sohbet ettik. Köy halkı tarımla
uğraşıyor. Yol şartları kötü ve emniyetli olmadığından şehre çok fazla gitmiyorlar. Su
yok denecek kadar az! Evlerde su var ama tarım arazisini sulamak için su yok!
Susuzluğa dayanıklı olduğundan fıstık ağaçları en önemli geçim kaynakları.
Kendilerine yetmek için yaşıyorlar. İhtiyaçları kadarını üretiyorlar. Zaten ürün çok az
olduğundan ancak çok az bir kısmını satabiliyorlar. Kendi ürettikleri kuru üzümlerinin
tadına bakmalısınız. Hele o üzümden yaptıkları bir tabak pekmezi ben tandır ekmeği
ile bitirdim. 


Her şey de olduğu gibi buğday ekiminde de ata tohumu kullanıyorlar. Mezopotamya
Ovasında Kızıltepe, Nusaybin’de çiftçi dönümde 20 kg buğdayı, tohumluk olarak
kullanırken, Kerben’de 4 dönümde 30 kg kullanıyorlar. Biçerdöver girmediğinden
hasat zamanı tüm işçiliği orakla kendi elleri ile yapıyorlar. Fide araları çok sık
olduğundan biçmekte zorlandıkları için ekimleri seyrek yapıyorlar. Fide araları çok
sık olursa biçerken taneler dökülüyormuş. Biz Mezopotamya Ovası’nda yerel tohum
ekip sulama yaptığımızda 300 kg kadar ürün alırken Kerben’de insanlar bizim
harcadığımızın on katı iş gücü ve çok daha fazla zaman harcayarak dönümde
50-80 kg ürün alıyorlar. Suyun olmaması verimi de düşürüyor. Ancak hibrit tohum ile
üretim yapıldığında çiftçi, makine kullanarak gelişmiş sulama teknikleri ve kimyasal
gübre kullanımı ile ürün dönümde 1 tona kadar çıkabiliyor. Makine kullanıyor, daha
az işçilik, daha az zaman ile çok daha fazla ürün üretebiliyor. Sağlıksız ve bizim
olmayan tohumlarla üretilen bu ürünlerin tek amacı çok insanı doyurmak sadece! 


Dolayısıyla daha zor doğa koşulları, daha fazla işçilik, daha fazla zaman, daha az
ama en sağlıklı ürün demek! Kerben gibi yerlerde üretilen sağlıklı ürünler, ata
tohumu ekilerek, tamamen toprak mineralleri ile yetiştirilen, hepimizin aradığı hep
o eski kokular, eski tatlar dediğimiz bu ürünler. Hepsi çok zor ve üstün bir gayretle
yetiştiriliyor. Bizim için avantaj ama köylü için yaşamsal zorunluluk olan bu süreçte,
köy halkı imkanı olsa bu zor şartlardaki tarımı bırakıp parası ile çarşıdan fabrika
ürünü kullanmayı da istiyor aslında. Projeye başlarken de dediğimiz gibi küçük
çiftçimiz çok kıymetli… Tohumumuz ve toprağımız bizim geleneksel kültürümüz.
Bu kültürün yaşaması şimdi çok az insanın elinde. Biz yerel ürünlerin üretilmesini
desteklemesek çiftçi para kazanamadığından bu işi bırakacak ve çocukları bu işi
devam ettiremeyecek. Elimizdeki en büyük kültür mirası onlarla birlikte yok olacak!
Bu ürünlere daha ekonomik şekilde ulaşmamızın tek yolu kullanımının
yaygınlaştırılması. Biz istersek, çiftçi üretecek, para kazanacak ve bu işi gelecek
kuşaklara istediğimiz gibi aktaracak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder